Kalıplara sığmayan kadın: Yıldız Kenter

Yıldız Kenter, 91 yıllık hayatının her gününü, aşkla bağlı olduğu tiyatro dünyasına adayan bir duayendi. Yıldız Kenter hayatı

She and Girls Dergisi, Moda Dergisi, Alışveriş Dergisi.

Instagram Hesabımız

Cumhuriyet Türk Tiyatro kültürüne, tiyatrocuların, oyuncuların arasında önemli bir kültür yaratan ve bu kültürü Kenter Tiyatrosu ile hayatının son günlerine kadar devam ettiren Yıldız Kenter ömrünü bu misyonla geçiren bir kadındı.

Yazı: Sıdıka Sarpen P.

Bedeni bu dünyadan göçmüş olsa da Türk kadınları adına güçlü bir şekilde, duruşunu kaybetmeden öğretmen sıfatıyla da kadınlara önderlik eden bir cumhuriyet kadınıydı. Ömrüne sayısız tiyatro ve sinema ödülü sığdıran Yıldız Kenter’i geçmiş zaman ile anlatmak kolay değil.

Çünkü bir kadın tiyatrocu olarak Türk Tiyatrosuna katkılarının etkisi, geçmiş zamanda yaşanmış ve bitmiş gibi anlatılamaz. Kuşaklar boyu devam edecek katkıları için var oluşana şükranlarımızı sunuyoruz. Bizler 21. Yüzyılda, Yıldız Kenter gibi öncü ruhlu kadınlar sayesinde kendimiz olmayı başarabiliyoruz.

Yıldız Kenter

Bu dünyadaki misyonunu tamamladığında, 2002 yılında vefat eden, 46 yıllık hayat arkadaşı Şükran Güngör’e kavuşmanın huzurunu taşıyor muydu içinde? “Hep yanımdasın. Çiçeklerde, esen rüzgârda, doğan güneşte, incecik beliren ayda, dolunayda hep sen varsın. Yanımdasın.

Seni duyuyorum, seninle yaşıyorum. Sana uzanmak, o şefkatli ellerine dokunmak istiyorum. Dokunamıyorum… Ağlıyorum.” Diye seslendiği büyük aşkına kavuştuğu 17 Kasım 2019’da birlikte en sevdikleri oyundan bir sahneyi canlandırmışlar mıdır, ışıkların içinde?

Uzun Ömrünün Kısa Hikayesi

91 yıllık bir ömür… Aşk Yıldız Kenter’i en iyi tanımlayan sözcüklerden biri diye düşünmekteyim. “Gavur anne ile müslüman babanın çocuğu” diye atılan başlıklara inat bir aşk çocuğu o. 11 Ekim 1928 tarihinde İstanbul’un Çamlıca semtinde doğdu.

Annesi İngiliz asıllı Olga Cynthia (Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını aldıktan sonra adı Nadide Kenter olarak değişmiştir), babası ise Meclis-i Âyan üyesi Mehmet Galip Bey’in oğlu diplomat Ahmet Naci’dir. Ahmet Naci İngiltere’de tanıştığı Cythia’ya aşık oluyor ve onun oğlu Jack’i de alıp dönüyorlar yurda. Ailesinin bütün itirazlarına rağmen evleniyorlar. Ve sonrasını Yıldız Kenter Ayşe Arman ile röportajında şöyle anlatıyor: Yeni bir kanun çıkıyor:

“Hariciyecilerin karısı yabancı olamaz.” Bu kanun, bizim hayatımızın dönüm noktası oluyor, hayatımızın içine ediyor. Gerçi İsmet İnönü, babama şöyle pratik bir formül öneriyor: “Resmen boşan, ama birlikte yaşa.” Öyle yapan dışişleri mensupları var. Ama babam bunu, aşkı uğruna memleketini, ailesini terk eden karısına bir hakaret olarak algılıyor, “Hayır efendim” diyor, “Mesleğimden vazgeçerim ama karımdan vazgeçmem.” İstifa ediyor.

Ivır zıvır işler yapmaya başlıyor, gazetelerde tercümanlık filan. Sonra Ankara’da Ziraat Bakanlığı’nda iş buluyor. Ama esas olarak, mesleğinden olunca babamın hayatı kayıyor. Tabii bizim de… Fakr-u zaruret. En son ben doğmuşum Çamlıca’daki köşkte. Ama bütün eşyalar zaten satılmış. Beni saracak bez yok, çarşaflar yırtılıyor filan. Sonra köşk de satıldı.

Ben kendimi bildim bileli fakirdik. Ama ne yoksulluk. Gözümü kapatıp geçmişi düşününce, hep aynı kare geliyor gözümün önüne, bir evden bir başka eve taşınıyoruz, daha ucuz diye. Bir araba tutulur, İngiliz anne öne sürücünün yanına oturur, arkaya da soba boruları, tel dolaplar filan, tıngır mıngır yeni eve gideriz.

Ankara’da ve İstanbul’da hep fakir semtlerde yaşadık. Ama sevgi dolu bir aile. Fakirdik ama mutluyduk…” diyor. Ailesi “Kenter” soyadını alırken “şehrin efendisi” anlamından dolayı almışlardı elbette. Çocuklarının tiyatroların efendisi olacaklarının farkında mıydılar, acaba?

Ortaokuldayken her sene ikmale kaldığını söyleyen Yıldız Kenter, annesinin itirazlarına rağmen babasının gizlice kaydettirdiği konservatuarda açılıp parlak bir öğrenci olduğunu söylüyor.

Yıldız Kenter, Ankara’da konservatuara girip birincilikle bitirecek kadar bu işe kendini adamıştı. Konservatuardan mezun olduktan sonra “Rockefeller” bursunu kazanarak Amerika’ya gider.

‘Tiyatroda mükemmellik ve eğitimi desteklemeye adanmış’ bir organizasyon olan American Theatre Wing’de ve ayrıca Neighbourhood Play House ve Actor’s Studio’da oyunculuk ve ‘oyunculuk öğretiminde yeni teknikler’ üzerine çalışmalar yaparak kendini çok iyi şekilde yetiştirir. Stanislavski Ekolünü temsil ederek çalışmalarını bu yönde sürdürmüştür.

20.Yüzyıla Damga Vurmuş En İyi 5 Film!

Ankara Devlet Tiyatro’sunda 11 yıl çalıştı. 1959 yılında Devlet Tiyatrolarından ayrıldı. Çalıştığı 11 yıl boyunca Devlet Tiyatrolarına verdiği emek çok büyüktür. O dönem Muhsin Ertuğrul, Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü’nden alınmıştır, Yıldız Kenter de o gidince burada daha fazla kalamaz.

Böyle başarılı bir kadının aşkla da beslenmesi gerekiyordu ve bunun sonucu olarak da Yıldız Kenter iki kez evlendi. Yıldız Kenter, 1951 yılında Nesrin Sipahi’nin kardeşi Nihat Akçan’la evlendi. Yıldız Kenter’in ilk evliliğinden 29 Mart 1952 tarihinde Leyla adında bir kızı oldu. Yıldız Kenter ikinci evliliğini ise 1965 yılında Tiyatrocu Şükran Güngör ile yaptı. Hayat arkadaşı olan Şükran Güngör aynı zamanda sahne arkadaşıydı da.

Kardeşi Müşfik Kenter ve eşi Şükran Güngör ile Kent Oyuncuları topluluğunu kurdular. Muhsin Ertuğrul’un da desteğiyle İstanbul’daki Karaca Tiyatrosu ile anlaşarak Site Sineması’nın üst katında 1959-1960 sezonunda Muhsin Ertuğrul yönetiminde oyunlar sahnelemeye başladı. İlk olarak sahnelenen oyun Amerikalı yazar W. Gibson’un “Salıncakta İki Kişi” adlı oyunuydu. Sanatçılar değişik bir yorumla sahneye konan ilk oyun ile büyük başarı kazandı.

1962’de tiyatro hizmetlerinden ötürü ‘Yılın Kadını’ seçildi. Sovyetler Birliği, ABD, İngiltere, Almanya, Hollanda, Danimarka, Kanada, Yugoslavya ve Kıbrıs’ta İngilizce ve Türkçe oyunlar sergiledi. 20. yüzyıl olsa şartlar zorlayıcıydı. Ama asla pes etmeyen ve sanata hayatını adayan bir kadın…

Bir süre Karaca Tiyatrosu’nda, sonra da Dormen Tiyatrosu’nda konuk oyuncu olarak perde açtılar. Uzun zaman turnelerle Anadolu’yu dolaştılar ve bir süre sonra (1968) kendi tiyatrolarını yaptırıp inşaatını el birliğiyle tamamlayarak, Harbiye’deki “Kenter Tiyatrosu”nu kurdular. Sinema oyuncusu olarak üç kez ‘Altın Portakal’ ödülüne layık görüldü.

1981’e geldiğimizde, Yıldız Kenter sayılı “Devlet Sanatçısı” unvanına sahip sanatçılardan biri olmuştu. 1980 -1983 İstanbul Belediye Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nde öğretim üyeliği yaptı.

İtalyan Kültür Birliği ona “Adalaide Ristori Ödülü’nü” verdi, Finlandiya Dünya Kadın Kuruluşu ise onu 100 yılın en başarılı 100 kadını arasında gösterdi.
1989 yılında, Korsika- Bastia Film Festivalinde ‘Hanım’ filmindeki rolüyle ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü aldı.

1991 yılında tiyatro sanatına hizmetlerinden ötürü Uluslararası Lions Kulübünün ‘The Melvin Jones’ ile ödüllendirildi. İki kez Ulvi Uraz ‘En İyi Kadın Oyuncu’, üç kez de aynı dalda “Avni Dilligil” ödülüne sahip oldu.

1994’te ‘Konken Partisi’ oyunundaki Fonsla rolü ile ‘Olağanüstü Yorum’ ödülünü aldı. 1995’te Kültür Bakanlığı, tiyatro sanatına katkılarından ötürü Onur Ödülü’ne layık gördü.

Yıldız Kenter

Kenter’e aynı yıl tiyatro sanatına katkılarından dolayı ‘Mevlana Kardeşlik ve Barış Ödülü’ verildi.

1996’da Magazin Gazetecileri Derneği tarafından Ramiz ile Jülide’deki Jülide rolü için ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülü verildi. 19 Mayıs 1997’de Uluslararası İstanbul Festivali tarafından ömür boyu Tiyatro Sanatına katkısından dolayı verilen onur ödülü Yıldız Kenter’e Dame Diana Rigg tarafından takdim edildi.

Maria Callas rolüyle, 1998’de Ankara Sanat Kurumu ‘Yılın Kadın Sanatçısı’,

1998 Muhsin Ertuğrul Yaşam Boyu Başarı Ödülü,

1998 Cumhurbaşkanlığı Büyük Kültür ve Sanat Ödülü,

MARTI adlı oyunda Madam Arcadina rolüyle 1999 Afife En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’ne layık görüldü.

Aynı ödülü 2000 yılında, Nükte adlı oyundaki rolüyle yeniden kazandı.

2005–2006 sezonundan bu yana sahnelenen Gece Mevsimi adlı oyundaki Lily rolüyle, Sanat Kurumu En İyi Kadın Oyuncu ödülünün de sahibi oldu.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu UNICEF’in iyi niyet elçisi seçildi.

Oynadığı her rol, sergilediği her oyunda ondan bir şeyler bulduğumuz, kalıplara, tanımlara sığmayan bir kadın.

Aldığı ödülleri saymakla bitirmemiz çok zor…

Bir Yıldız Kenter daha bu dünyaya gelmesi çok zor.

Tiyatrocu olarak anlatsak da, aslında sinemada da sayısız rolde yer almıştır.

Sinemaya ilk olarak 1951 yılında yayınlanan Nazif Duru yönetmenliğindeki ‘Vatan İçin’ filmiyle başladı.

1951- 2019 yılları arasında onlarca filmde oynadı ve birçok ödül aldı. Hayat oldu ve cesur bir kadın olduğunu 2000’ li yıllarda bir dergi röportajı için verdiği pozlar ile yeniden görüyoruz.

Oynadığı onlarca rol, aldığı onlarca ödüle rağmen sahnedeki ellinci yılını kutlamak için kaleme aldığı otobiyografik oyunu “Hep Aşk Vardı”da yazdıkları onun için neyin önemli olduğunu gözler önüne seriyor:

“Yaşam-ölüm arasındaki bir çizgide, 1920’de annemin Türkiye’ye gelmesinden, 2000’e kadar, Türkiye panoraması önünde üç kadın… Tek gövdede üç kuşak… Olga Cynthia, Ayşe Yıldız, Fatma Leyla…

Üç yaşam, üç kavga, üç aşk… İyi ki hep aşk vardı…”

Yıldız Kenter hayatı

She and Girls Nisan 2022 Sayısı Gençlik Dergisi Girls Hediyesiyle Dergiliklerde

SHE AND GIRLS DERGİ