Merhaba sevgili okuyucu, bu yazımda takıntılar ve takıntı zorlanma bozukluğunu ele alacağım. Takıntı ve vesvese nasıl kontrol edilebilir?
She and Girls Dergisi, Moda Dergisi, Alışveriş Dergisi.
Instagram Hesabımız
Özellikle son dönemde ünlenen televizyon dizileri ile bir takım psikolojik rahatsızlıklar daha tanınır hale geldi.
Dizinin etik vs hassasiyetlerini bir kenara bırakarak diyebilirim ki, psikolojik rahatsızlıkların herkes tarafından bilinir olmasını çok kıymetli buluyorum.
İnsanın yaşadığı sıkıntıların sadece kendisine has olmadığını, bir çok kişinin benzer sorunları yaşadığını ve bu durumların çözümlerinin olabileceğini bilmek bile başlı başına çok rahatlatıcı.
Gelelim bu ayki konumuza; nedir sahiden bu takıntılar?
Takıntı, vesvese, gitmeyen düşünceler, obsesyon… Bunların hepsi aslında aynı şeydir. Takıntılar, bir anda zihnimize geliveren ve gitmeyen, başka türlü düşünerek rahatlatamadığımız düşüncelerdir.
Takıntı bir kez zihne girdiğinde, bütün dikkatinizi kendi üzerinde toplar ve onun dışında başka bir şeyi düşünebilmek o an için çok zordur.
Bir an için rahatlasanız bile takıntılar tekrar tekrar gelebilir. Sizin kişiliğinizin dışında, ahlaki değerlerinize hiç uymayan türde olabilirler.
Burada birbirinden ayrılması gereken en önemli kısım, halk arasında bir şeylere “saplantılı olma” , bir şeye aşırı “tutkulu olma” hali ile karıştırılmaması gerektiğidir.
Bir şeyler ile saplantı derecesinde uğraşıyor olmak, bir şeyleri “takıntı” haline getirmiş olmak çoğunlukla karakter ile ilgili bir durumdur.
Ancak Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB) tanısı almak için bu durumun düzeyine, sıklığına, şiddetine bakmak gereklidir.
Kişinin takıntılı düşünceleri çok sık oluyor, başka bir şey düşünemez, yapamaz oluyorsa; o takıntılı düşünceyi rahatlatmak için davranışlar geliştiriyor ve o davranışları yapmadan rahatlayamıyorsa ve bütün bunlara gün içinde bir saatten fazla zaman harcıyorsa o zaman Obsesif-Kompulsif Bozukluktan bahsedilebilir demektir.
Böyle bir durumda mutlaka psikiyatrist ve/veya klinik psikologdan destek almak gerekir. Bazen ilaç tedavisinin de eşlik ettiği psikoterapiden fayda görülür. Takıntıların içerikleri, konuları kişiden kişiye değişir. Mesela çok titiz olmak ile OKB boyutunda titiz olmak birbirinden farklı şeylerdir.
Çok titiz olmak, bir yer kirlendiğinde veya kirli olduğu düşünüldüğünde orayı temizlemeyi barındırır. Halbuki OKB yaşayan bir kişi, bir yerin kendince kirli olduğuna inanıyorsa, oraya hiç oturmamaya, değmemeye çalışır. Bir kaç sefer temizler ve yeterince temiz olduğuna bir türlü ikna olamaz.
İkna olana kadar bu süreci devam ettirir, aklını başka bir şeye veremez. Örneğin temizliği bırakıp dışarı çıkamaz.
Takıntılı (Obsesif) kişilik özellikleri ve Obsesif Kompulsif Bozukluk birbirine kişinin karakter özellikleri boyutunda benzer.
Ancak yukarıda da bahsettiğim gibi OKB , kişilik özellikleri, mizaç vs. olmaktan çıkmış bir bozukluk haline dönüşmüştür ve bir tedavi süreci gerektirir.
Peki takıntılı kişilik özellikleri nedir? Kimler daha yatkındır?
Ailesinde takıntılı bir kişi ile büyümüş olan kişilerin takıntı geliştirmeye daha yatkın olduğu bilinir.
Bu kişiler oldukça mükemmeliyetçi, her şeyi eksiksiz yapmaya çalışan, sıkı, sert eğitim almış olan (askeri vs), hayatında öncelik olarak düzen ve tertip olan, planlarının şaşmasına tahammül edemeyen, kendilerinde ve başkalarında hataya yer veremeyen, çoğunlukla siyah-beyaz/ ya hep ya hiç sisteminde düşünen kişilerdir.
Çoğunlukla sert mizaçlı, duygu paylaşımından çok kuralların olduğu veya bir ebeveynin takıntılı derecede düzene çok önem verdiği evlerde büyümüş olurlar.
Mükemmel olmak, hiç hata yapmamak, her sorumluluğu en iyi şekilde yerine getirmek bu kişiler için en önemli şeydir. Bu sebeple esnek olmaya, hata yapabilir olmaya alan açamazlar.
Bu özelliklerin çok olumlu tarafları olsa da, kişinin hayatını onun adına çok zorlaştırır. Çünkü hayat mükemmel bir mecra değildir.
Kendi konfor ve duygusal ihtiyaçlarından çok, önce yapılması gerekeni yapmayı öğrenmişlerdir büyürlerken.
Duygusal olarak esnek olamayan, hataya yer açamayan, olduğu hali ile kabul gösteremeyen, koşulsuz sevgi veremeyen, eleştirel ve mükemmeliyetçi ebeveynlere sahip olmuşlardır.
Dolayısıyla, kendileri de hayatın belirsizliklerine karşı katı ve tahammülsüz, hayatlatındaki her şeyi kontrol etmeyi arzulayan, duygulardan çok “-meli/-malı” lara, yani “yapılmalı, olmalı” lara önem veren, mükemmel olana kadar kendini paralayan kişiler olurlar.
Biliyoruz ki, bu durumun bozukluk halinde olan OKB kısmında profesyonel bir destek almak, tedavi olmak lazım. Dolayısıyla aşağıda belirteceğim öneriler takıntılı ve mükemmeliyetçi kişilik özellikleri için olacaktır.
Karakter özellikleri kısmında kendimize yardımcı olmayı öğrenebilir, yine terapi desteği ile “başka türlü yaklaşabilme” becerilerimizi geliştirebiliriz.
Neler öneririm?
*İçinizdeki eleştirel, mükemmeliyetçi sesi fark edin: Bu ses size bir ebeveyninizden miras kalmış olabilir. Bu mirası sürdürmek zorunda değilsiniz.
*Bir terapist ile büyüdüğünüz ailenizin içinde yüklendiğiniz, aslında size ait olmayan yükleri çalışın, geçmiş travmalarınızı ele alın.
*Hayatın mükemmel olmasını beklemeyin! Adım atmak için bütün garantilerin gerçekleşmesini beklerken hayatı kaçırıyorsunuz…
*Esnek olabilme becerilerinizi geliştirin, unutmayın hayatta esneyemeyen her şey kırılır! Bir ağaç, çıkan fırtınada esneyemezse kırılır gider…
*Herkes gibi sizin de hata yapma hakkınız var, bunun aksini duyarak büyümüş olabilirsiniz ama bu sizin suçunuz değil.
*Mükemmel diye bir şey yok! Olmayan bir şeyi olmaya çalışmanın ağır yükünü bir kenara bırakın.
*Hayatta sadece siyah/beyaz yok, bir çok renk, bir çok ton var; çıkan olaylara farklı yorumları da görmeye çalışarak bakın.
*Kendi duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını fark etmeyi ve önemsemeyi öğrenin, bu geliştirilebilen bir beceridir unutmayın.
*Temizlediğiniz, düzenlediğiniz, organize ettiğiniz, kontrol ettiğiniz, planladığınız hiçbir şey sizden, çocuğunuzdan, eşinizden, arkadaşınızdan daha önemli değildir. Siz sadece “yapabildikleriniz” değilsiniz bunu hatırlayın.
*Kendinize iyi gelecek, şefkat gösterecek, destek almayı sağlayacak bir ortam yaratmayı öğrenin.
Unutmayın, kendinize yapacağınız en büyük yatırımlardan biri terapi süreci ile kendinizi anlamlandırmanızdır.
Destek almayı önemseyin.
Sevgilerimle,
Ayşegül Soysal
Uzman Psikolog