İlişkilerinizde Ortaklığı Bozmayın

“Farklı bir görüşe, düşünce şekline, isteğe, ihtiyaca olumsuz tepki vermeleri yani partnerlerin birbirlerinin etkisini kabul etmemesi. Şahika Akkuş Sert İlişki Terapisti

She and Girls Dergisi, Moda Dergisi, Alışveriş Dergisi.

Instagram Hesabımız

“Benim dediğim doğru, sen yanlış düşünüyorsun, benim istediğim olsun, sen istiyor olabilirsin ama ben bunu istemiyorum o yüzden kabul edemem” şeklindeki bir bakış açısının ilişkinin genelinde sürekli görülüyor olması uzun vadede problem yaratıyor.

Eşler arasında direncin ve bir rekabetin ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. İlişkide ortaklığın bozulmasına yol açıyor ve bu da sonuç olarak hiçbir konuda anlaşamamayı, uzlaşamamayı getiriyor” diyerek partnerlerin birbirlerini gözeterek iletişim kurmasının önemini vurgulayan, İlişki Terapisti Şahika Akkuş Sert ile çiftlere dair her şeyi konuştuk.

Buyurun sohbetimize!

Röportaj: Melek Şenol

Şahika Akkuş Sert She and Girls Dergisi Kapak Mart 2024

İlişki terapisi maceranız nasıl başladı biraz anlatabilir misiniz?

İlişkiler, ilişki dinamikleri, ilişki problemleri gibi konuların ilgimi çektiğini Hacettepe Üniversitesinde lisans eğitimimi aldığım yıllarda fark etsem de esasında ben küçüklüğümden bu yana ilişkileri gözlemlemekten çok keyif alan biri olduğumu da biliyordum. İlişkiler üzerine çalışmak hep istediğim bir hedefimdi.

Lisans eğitimimi bitirdiğim yıllarda henüz bu alanda uzmanlaşabileceğim yüksek lisans programları ya da eğitimler mevcut olmadığından diğer ilgi alanım olan Endüstri ve Örgüt Psikolojisi üzerine ODTÜ’de yüksek lisans yapmayı tercih ettim. Bir süre işyerindeki insan davranışları ve işyeri ilişkileri üzerine çalıştıktan sonra kariyer yolumu ilişki terapisi alanında çizmeye karar verdim ve bu alanda birçok eğitim ve süpervizyon aldım. Sonra da kendimi bu alanda keyifle çalışan bir terapist olarak buldum.

İlişkiler ile evlilik, üzerine çalışmak en zoru olmalı.

Her çalışma alanının kendine has zorlukları olduğunu düşünüyorum, bu sebeple en zoru diyemem ancak ilişkiler ve evlilik üzerine çalışmak elbette kendi içinde bazı zorluklar barındırıyor. Bir sistemin gücü, sağlığı ve geleceği sistemdeki her bireyle doğrudan ilişkili olduğu için, ilişki içindeki kişilerin en küçük bir davranışı sistemin genelini olumlu etkilediği kadar olumsuz bir şekilde de etkileyebiliyor.

Bu sebeple kişiler bir söz söylerken, bir eylemde bulunurken, bir karar alırken bunun sistem içindeki diğer kişi ya da kişileri nasıl etkileyeceğini hesaba katmak durumunda. Bu kısım gözden kaçırıldığında ilişkide bir şeyler yolunda giderken bir anda rota değişebiliyor. Bu sebeple ilişkilerin çok hassas çalışılması gereken bir konu olduğunu söyleyebilirim.

Çiftin içinde bulunduğu ilişki döngülerini net bir şekilde görebilmek, her bir eşin döngüye katkısını keşfedebilmek ve döngünün değişmesi için en uygun noktayı belirlemek terapistin ustaca yapması gereken bir iş. Bu nedenle, evet ilişki çalışmanın zorlukları olsa da ilişki üzerine çalışma konusunda uzmanlaşmış bir terapist zaten bu zorlukların bilincinde olarak güvenli bir şekilde süreci yürütecektir. Zorlukların ele alınış şekli sürecin başarısını da belirleyen önemli bir unsur bana göre.

Çiftler ilişki terapistine başvurmada önyargılı davranıyor mu? Neden?

Önyargılı olan çiftler elbette oluyor ancak eğer bir çift terapi odasına geldiyse kendi içlerinde önyargılarının sesini duymayan ya da duymak istemeyen bir tarafın da olduğunu söylemek mümkün. Önyargılar genellikle “bizim çözemediğimiz bir sorunu başkası nasıl çözecek” şeklinde oluyor. Ya da “ben tanımadığım birinin yanında rahat konuşamam, her şeyi anlatamam” diye de düşünebiliyorlar.

Bazı partnerler ya da çiftler de terapiye kendi önyargılarını kanıtlamak, terapistten duymak istediklerini duymak için geliyor. “Ben demiştim işe yaramayacak diye, bak terapiye gittik yine olmadı” demek için de terapiye gelip hiçbir şekilde ilişkiyi iyiye götürecek bir eylemde bulunmayan eşler de var. Önyargıları olup ilişkisini iyiye götürmeye niyetli olan bir kişinin bu önyargılarını yıkması mümkün olurken, zaten ilişkisinin iyileşmesini istemeyen bir kişinin terapiye gelme sebebi önyargılarını kanıtlamak olduğundan bu kişiler birkaç seans sonunda terapiyi bırakma kararı alıp süreci sonlandırıyor.

Önyargılar terapiye gelen kişinin bir ihtiyacına hizmet ediyordur, önyargıların mutlaka bir işlevi vardır. Bu sebeple, önyargıları olup terapiye gelen danışanlarla önyargılarının nasıl bir işleve sahip olduğunu konuşmak faydalı oluyor. Böyle düşünmeseydi şu an neyi farklı yapıyor olurdu, terapinin iyi geleceğine inanmaması onu hangi durumdan ya da sorumluluklardan koruyor, bunları tespit etmek terapi süreci açısından çok kıymetli.

Şahika Akkuş Sert İlişki Terapisti

Çiftler hangi noktaya kadar kendi ilişkisinin terapisti olabilir?

Elbette ilişkide yaşanan her problemde terapi ihtiyacı hissetmeyiz. Hepimizin sahip olduğu bilgiler, beceriler ve yaşam deneyimleri mevcut. Eğer partnerlerin öz farkındalığı yüksekse, kendi duygularının ve ihtiyaçlarının farkındaysa, davranışlarını kendi kontrollerinde olduğunu hissediyorlarsa, sağlıklı bir iletişim kurabiliyor ve birbirlerini anlamak için özen gösteriyorlarsa zaten böyle bir ilişkide sorunlar çıkmaza girmeden, halı altına süpürülmeden bir şekilde konuşulmuş, çözülmüş veya en azından kontrol altına alınmış oluyor.

Benzetme yapacak olursak, esasında en genel anlatımla mesele şu; içinde yaşadığımız ev fırtına, yağmur, deprem gibi dış koşullara karşı ne kadar korunaklı ve sağlamsa o ev dışarıdan destek ihtiyacı hissetmeden o kadar uzun süre ayakta kalabilir. İlişkinin gücünün, çiftin baş etmek durumunda kaldığı problemlerin gücünden fazla olduğu bir senaryoda o çift kendi kendinin terapisti olabilir. Ne zaman ki bir çift ilişkinin baş etme gücünden ağır bir mesele ile karşı karşıya geldi, bu noktada artık kendi ilişkilerinin terapisti olmaları zorlaşır.

Bir ilişkinin terapiye ihtiyacı olduğunu nasıl anlarız?

Eğer ilişkide yaşanan problemler herhangi bir çözüme ulaşmadan tekrar tekrar çiftin gündemine geliyorsa; daha önce üzerinde konuştukları, kendi yöntemlerini kullanarak çözmeye çalıştıkları bir problem defalarca ve şiddeti artarak yeniden yaşanıyorsa; çiftlerin problemleri çözmek için enerjileri tükenmiş durumdaysa; partnerler birbirlerine duygusal olarak mesafeli hissediyorlarsa; sorunların konuşulmasına ya da çözülmesine ilişkin çaresizlik ve umutsuzluk duyguları baskın hale geldiyse; ilişkinin kalitesinde bir düşüş olduysa ve her iki partner de bu konuda çözüm arayışındaysa, daha kaliteli bir ilişki inşa etmeye gönülleri varsa ya da her iki partner de ilişkilerini sağlıklı bir şekilde sonlandırmak istiyorsa çift terapisine ihtiyaç vardır diyebiliriz.

Orien, yeni “No” adlı parfüm koleksiyonu ile eşsiz koku deneyimine yolculuk yaptırıyor

İlişki esasında canlı bir sistemdir. Doğar, büyür, hastalanır, bozulur, bakıma ihtiyaç duyar, iyileşir, olgunlaşır, gelişir, bitmesi gerektiğinde de zamanı gelince biter. Bütün bu süreçlerde ilişkide birtakım zorluklar elbette yaşanır. Eğer bir ilişki bu zorlukları kaldırabilecek bir potansiyele sahipse, yaşanan problemlerin üstesinden gelmek için çiftin kendi yöntemleri yeterli olabilir. Bazı durumlar karşısında da bunu yapmaları mümkün olmayabilir ve bu çok doğal. Vücudumuzda ortaya çıkan en küçük bir rahatsızlıkta, yaralanmada hemen destek almadığımız ve kendi yöntemlerimizle iyileştirebildiğimiz gibi ilişkimizde yaşadığımız her problemde de zaten destek arayışına girmeyiz.

Destek ihtiyacı duyduğumuz nokta, yaranın kendi yöntemlerimizle iyileşmediği nokta ile aynı. İlişkideki bir sorunumuzu kendi yöntemlerimizle ortadan kaldıramadığımız her durum ilişkinin terapi desteğine ihtiyaç duyduğunu bize söyler diyebiliriz.

Çift terapisinin ilişkiye katkısı ne olur, niçin çift terapisine gelinmeli?

Çift terapisinin ilişkiye birçok katkısı olduğuna inanıyorum. Her şeyden önce, rutin yaşamlarında 70-90 dakikalık bir süreyi sadece ilişkilerini konuşmaya hiç ayırmamış olan bir çift terapiye geldiğinde o terapi seansında ilişkilerini konuşabilmiş oluyor ve ben bunun bile başlı başına ilişkiye iyi geldiğini düşünüyorum. Terapinin bir diğer önemli katkısı da çifte sorunlarına dışarıdan bakma şansı sağlaması diyebilirim.

Bizler sorunların içinde mücadele verirken meselenin bütününü gözden kaçırabiliyoruz doğal olarak. Kendi derdimize düşüp karşıdakinin derdini, o anki zorlandığı noktaları, asıl söylemek istediklerini, ihtiyaçlarını göremeyebiliyoruz. Böyle olunca da sular durulmuyor ve mücadele yorulana kadar devam ediyor. Terapinin yardımıyla çiftler meseleye dışarıdan ve daha uzak bir noktadan bakabiliyor, yaşadıkları soruna kendi katkılarının ne olduğunu görebiliyor ve çıkış yollarını bazen zaten kendileri de keşfedebiliyor. Partnerler birbirlerini dinlemeyi, görmeyi, anlamayı ve dolayısıyla anlaşmayı keşfediyorlar.

“Biz bugüne kadar hiç birbirimizi duymamışız meğer” cümlesi seanslarda çok sık duyduğum bir cümledir örneğin. Ve bence ilişki için bu çok kıymetli. Birbirini duymadan, görmeden, anlamadan, tanımadan yıllarca bir arada yaşamaya çalışan nice çift var. Bildiğim bir şey var ki, ilişki kurma becerileri öğrenilebilir türden. İçinde büyüdüğümüz aileden, sosyal çevremizden gerek yaşayarak gerek gözlemleyerek kendimizce bir ilişki dili öğrenmiş oluyoruz. İki ayrı ilişki dili bilen iki kişinin bir sistem içinde her alanda anlaşabilmesi, kendi ilişki dillerini oluştururken hiç bocalamaması pek mümkün olmayabiliyor.

Terapi bir çiftin kendi ilişki dillerini oluşturmalarına destek olan önemli bir yer. Bu dili oluşturmak için her iki partnerin ilişkiden beklentilerini, ihtiyaçlarını, isteklerini açıkça konuşmaları ve birbirleri tarafından anlaşıldıklarını hissetmeleri gerek. Tüm bunlar için çift terapisi bence güzel bir kaynak. Terapi aynı zamanda çiftlere sorun çözme becerisi kazandıran bir yer. Sağlıklı aile sorunları olan ve bunları çözebilen ailedir, dolayısıyla sorunlar ilişki devam ettikçe hep karşılaşacağımız bir durum.

Sorun çözme becerisine sahip olan çiftler sorunlarını konuşmaktan korkmuyorlar çünkü ne yapacaklarını, nasıl bir yol izleyeceklerini gayet iyi biliyorlar. İşler yolunda gitmediğinde bunun nelerden kaynaklanmış olabileceği ile ilgili bilgi sahibi olmuş oluyorlar. Terapi çiftlere bir nevi kendi ilişkilerinin uzmanı olma yolunda destek olmuş oluyor.

Şahika Akkuş Sert İlişki Terapisti

Sosyal medyanın ilişkiler üzerindeki etkisi nedir?

Eşlerin birlikte geçirmesi gereken ortak vakitler olduğu gibi birbirlerinden ayrı geçirmesi gereken vakitler de olmalı. İlişkinin sağlığı açısından bu iki alanın dengeli olması önemli.

Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle beraber kişilerin eşinden ayrı geçirdiği zamanların çoğunu sosyal medyada geçirilen vakitler almaya başladı ve bu süre bazı durumlarda o kadar uzun olabiliyor ki birlikte geçirilmesi gereken vaktin neredeyse tamamı da buraya aktarılabiliyor. Bu durumun kaçınılmaz olarak olumsuz etkisi oluyor tabii ki. Paylaşımlar azaldıkça kurulan bağlar azalıyor, eşlerin birbirlerine tolerans düzeyleri düşüyor ve en küçük meseleler büyük tartışma konuları haline gelebiliyor.

Esasında sosyal medyanın ilişkiler üzerine etkisinden çok ben ilişkideki birtakım problemlerin sosyal medya üzerinden yaşandığını düşünüyorum. Kıskançlık, aldatma, birbirinin sosyal medya hesaplarına müdahale etme, başka çiftlerin paylaşımlarına bakıp kendi ilişkileri ile kıyaslama yapma gibi durumlar eğer bir ilişkide zaten problem varsa yaşanabilecek meseleler. İlişkideki sorunları gün yüzüne çıkarmak için sosyal medya bir araç görevi görüyor diyebilirim. Sosyal medya olmasa bunun yerine başka alanlarda benzer sorunların yaşanma olasılığı yüksek bana kalırsa.

Sosyal medyanın ilişkiler üzerine olumlu etkisinin olduğuna da inanıyorum. İlişkisini iyileştirmek, geliştirmek, daha kaliteli bir noktaya taşımak isteyen kişiler sosyal medya aracılığıyla kaliteli içerik üreten hesapları takip edip bilgi sahibi olabiliyor. Öğrendiği bilgileri ilişkisinde kullanıp çok da faydasını gördüğünü söyleyen çiftler biliyorum. Bu açıdan bakıldığında sosyal medya ilişkileri her zaman kötü etkiliyor diyemeyiz, sağlıklı bir ilişkisi olan bir çift sosyal medyayı zaten nasıl kullanacağını bilir ve bunu yönetmekte bir zorluk yaşamaz.

Ailelerin en çok şikayetçi oldukları sorunlar nelerdir?

Aileler genelde ilk terapi seansına “bizim sorunumuz iletişim” ya da “iletişimsizlik” diye geliyor. İletişim sorunu derken nasıl bir durumdan söz ettiklerini sorduğumda bunun büyük bir çoğunluğunun aslında ilişki sorunu olduğunu anlıyorum.

Birçok çift iletişim kurmayı aslında gayet iyi biliyor, sözünü ettikleri iletişim sorunu esasında birbirlerini anlamak, dinlemek, hak vermek, anlaşılmak, uzlaşmak gibi meseleler. Anlaşmanın, anlamanın, dinlemenin önündeki en büyük engel eşlerin birbirlerinin farklılıklarını kabul etmemesi. Farklı bir görüşe, düşünce şekline, isteğe, ihtiyaca olumsuz tepki vermeleri yani partnerlerin birbirlerinin etkisini kabul etmemesi.

“Benim dediğim doğru, sen yanlış düşünüyorsun, benim istediğim olsun, sen istiyor olabilirsin ama ben bunu istemiyorum o yüzden kabul edemem” şeklindeki bir bakış açısının ilişkinin genelinde sürekli görülüyor olması uzun vadede problem yaratıyor. Eşler arasında direncin ve bir rekabetin ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. İlişkide ortaklığın bozulmasına yol açıyor ve bu da sonuç olarak hiçbir konuda anlaşamamayı, uzlaşamamayı getiriyor.

Bunun yanında ailelerde problemlerin yoğun olarak görüldüğü konular arasında ev içi sorumluluklar, kök aile ilişkileri, cinsellik, ortak paylaşımların azlığı, duyguların ifadesi, duyguların görülmesi, çatışma çözme konusunda yaşadıkları problemler ve tartışmaların sert geçmesi sayılabilir.

Danışanın sürece katkısı nasıl ve ne ölçüde olursa terapi süreci verimli olur?

Terapinin verimliliği, danışanın ve terapistin iş birliğinin kalitesi ile doğrudan ilişkili bir durum. Terapist çiftin yürümek istediği yolu doğru anlayıp o yola ışık tutar, nasıl adım atacakları konusunda çiftin beceriler kazanmasına yardımcı olur; yolu kişiler kendi çabalarıyla, kendi ayaklarıyla yürür.

Dolayısıyla, terapist ne kadar bilgili ve işinin ehli olursa olsun eğer çift kendi ilişkilerinin daha iyiye gitmesi ile ilgili yeterli bir motivasyona sahip değilse, terapi sürecinde kendi duyguları, istekleri, asıl hedefleri konusunda samimi değilse, terapiden aldıkları bilgileri ve becerileri ilişkilerine aktarma konusunda yeterli çabaya sahip değilse terapinin verimliliğinin çok düşük olacağını söyleyebilirim.

Terapiye gelen çift “biz bugüne kadar kendi doğrularımızla, kendi çabalarımızla istediğimiz noktaya gelemedik, bir de terapinin doğrularını denemek istiyoruz” şeklinde bir düşünceye sahipse zaten bu kişilerin terapi sürecine katkısı olumlu oluyor. Ve tabi ki ilişkilerini daha iyi bir noktaya getirmeyi gerçekten de istemeleri gerek. O hep olması arzu edilen sihirli değnek aslında herkesin kendi elinde. Elimizdeki sihirli değnekler bir anda değişimi getirmiyor ancak zaten ilişkide olmasını beklediğimiz değişimler küçük ve istikrarlı değişimlerdir. Danışanın isteği, motivasyonu, inancı ve çabası terapi sürecinin verimliliğinin olmazsa olmazlarıdır.

Eklemek istedikleriniz?

Çift terapisi ilişkiye yapılabilecek çok kıymetli bir yatırımdır ve ilişkinin her aşamasında terapi ihtiyacı hissedilebilir. İlişkilerin canlı bir sistem olduğunu söylemiştim, dolayısıyla ilişkiler büyürken ve gelişirken çeşitli evrelerden geçer.

İlişkinin yeni başladığı bir dönem var, evliliğe taşındığı bir dönem, ilk bebeğin dünyaya gelmesiyle sisteme yeni bir aile üyesinin katıldığı dönem, belki ikinci ve sonraki çocukların sisteme dahil olduğu dönem, çocukların ergenliğe girdiği dönem, çocukların evden ayrıldığı dönem, çocukların evlenip kendi çekirdek ailelerini kurduğu dönem…Görüldüğü gibi bir ilişki birçok evreden geçiyor ve ilişkide sorunlar en çok bu evre geçişlerinde yaşanıyor.

Yeni evlenince, çocuklar dünyaya gelince, çocukların ergenlik süreçlerinde, çocukların evden ayrılmasıyla değişen dengelerin yeniden yerine gelmesi için zaman ve çaba gerekiyor, ilişkiyi mevcut koşullara göre yeniden yapılandırmak gerekiyor. İşte tüm bu geçiş evrelerinde terapi ihtiyacı gündeme gelebilir ve bu çok anlaşılır. “Daha ilişkinin çok başındayız çok erken değil mi?” ya da “Bu yaştan sonra terapiye mi gidilir?” demeden ilişkinin hangi evresinde ihtiyaç duyulursa terapi desteği alınmasını ilişkinin sağlığı ve geleceği açısından önemli buluyorum.

Şahika Akkuş Sert İlişki Terapisti

She and Girls Kış 2023 Sayısı Gençlik Dergisi Girls Hediyesiyle Dergiliklerde

SHE AND GIRLS DERGİ