Bilişsel Davranışçı Terapi ekolü beraberinde hem özel bir şirkette psikolog olarak görev yapan, hem de yetkinlik ve yeterliliğinin olduğu çeşitli alanlarda danışanlarına hizmet veren Klinik Psikolog Rümeysa Gezer Günay ile psikolojiye dair her şeyi konuştuk. Buyurun sohbetimize! Klinik Psikolog Rümeysa Gezer Günay
She and Girls Dergisi, Moda Dergisi, Alışveriş Dergisi.
Instagram Hesabımız
Röportaj: Melek Şenol
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Ben Uzman Klinik Psikolog Rümeysa Gezer Günay. 2013 yılında Psikoloji bölümünü tercih etmemle birlikte bu uzun ve güzel yolculuğum başlamış oldu. Eğitimim boyunca mesleğimin teorik bilginin yanı sıra pratik bilgilere de dayandığını bildiğim için çeşitli hastanelerde ve kliniklerde staj yaptım.
Aynı zamanda eğitim sürecimde kurumlarda, derneklerde ve çeşitli kongrelerde de görev almaya gayret ettim. Üniversite eğitimi tamamladıktan sonra Klinik Psikoloji üzerine yüksek lisans programını da başarıyla tamamlayarak “klinik psikolog” unvanını almaya hak kazandım.
Mezun olduğum süreçten bu yana Bilişsel Davranışçı Terapi ekolü beraberinde hem özel bir şirkette psikolog olarak görev yapmakta, hem de yetkinlik ve yeterliliğimin olduğu çeşitli alanlarda danışanlarımı almaya devam etmekteyim.
Çevremizdeki insanlar bizi kaygıya sürüklüyor olabilir mi?
Elbette toplum içerisinde bir arada yaşıyoruz ve bu beraberlik de istemediğimiz pek çok duruma maruz kalmamıza neden oluyor. Eleştirel ve yargılayıcı insanlar, beklentisi yüksek insanlar, mükemmeliyetçi ve sürekli kıyaslayan insanların, üzerimizde bir sosyal baskı hissettirmesi ve bizde kaygıya sebep olması oldukça olası ve görülen bir durumdur.
Korku ve Kaygı arasındaki fark nedir?
Korku ve kaygı kavramlarının her ikisi de stres tepkileridir. Pek çoğumuz kaygılarımızı korku olarak adlandırırız. Ancak korku ve kaygı aynı değildir aralarında ince bir çizgi vardır.
Korku; gerçek olan bir tehlikeden duyulan endişedir. Kaygı ise; gerçekleşme ihtimali az olan bir durumdan duyulan endişe anlamına gelir. Dolayısıyla birisinde gerçeklik varken, diğerinde yalnızca ihtimal vardır.
Neden depresyona gireriz?
Depresyona girmemizin belli bir nedeni yoktur, pek çok neden depresyona girmemize neden olabilir. Genellikle biyolojik, genetik, çevresel ve psikososyal faktörlerin bir kombinasyonu şeklinde ortaya çıkar.
Philips, Cumhuriyetimizin 100. Yılında Türkiye’nin Sağlık Trendleri Araştırmasını Yayınladı
Bunun yanı sıra yaşamış olduğumuz travmalar, ağır bir hastalık ile karşı karşıya gelme, bir yakınımızı kaybetme, fiziksel veya cinsel istismar, madde bağımlılığı, psikolojik rahatsızlıklar, kullanmış olduğumuz ağır ilaçlar vb. dışsal sebepler de depresyona girme olasılığımızı arttıran etmenlerdir.
Panik atak ile nasıl baş edilir?
Panik atak tedavilerinde, hastalığın şiddetine göre bazen psikoterapi yeterli gelecekken, bazen ilaç tedavisi beraberinde psikoterapi gerekebilir. Sizlere Panik geçirirken işinize yarayabilecek birkaç öneride bulunmak istiyorum.
1- Öncelikle sakin kalın ve bunun bir atak olduğunu, birazdan geçeceğini ve sizi öldürmeyeceğini kendinize sesli bir şekilde tekrar edin
2- Güvenli gördüğünüz bir yere oturun ve nefes egzersizi yapın. Bu egzersizin kuralı, 4 saniye derin nefesi burnumuzdan çekip, 4 saniye içimizde tutmak ve 4 saniye de sadece ağzımızdan hafifçe üfleyerek nefesi dışarı vermek şeklindedir. Bu egzersiz kalp ritminizi düzenleyecek ve hızlı nefes alıp vermenizi normal düzeye getirecektir.
3- Beyniniz şu an sadece fiziksel belirtilerinize odaklandığı için, beyninizin dikkatini başka yöne çekin. Etrafınızdaki kırmızı nesneleri sayın veya 100’den geriye 3’er 3’er sayın.
4- Çevrenizdeki somut nesnelere odaklanın ve gözünüze kestirdiğiniz bir nesneye daha fazla odaklanarak onun tüm detaylarını dikkatlice izleyin.
5- Yalnız olmadığınızı bilin. Panik atak ülkemizde en çok görülen psikolojik rahatsızlıklardan biridir. Sizin gibi binlerce insan olduğunu unutmayın.
6- Etrafınızda stres yaratan unsurlardan uzaklaşın, düzenli egzersiz yapın, bir hobi edinin, düzenli uyuyun ve dengeli beslenin.
