‘Yılın En Genç Girişimci İş İnsanı” Jessica Bachar ile medya, PR, marka yönetimi ve reklamcılık da dahil olmak üzere pek çok konuda güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Jessica Bachar PR Marka Yönetimi
She and Girls Dergisi, Moda Dergisi, Alışveriş Dergisi.
Instagram Hesabımız
Röportaj: Sedef Tosun
Jessica Bachar kimdir? Sizi biraz yakından tanıyabilir miyiz?
Merhaba, tabii ki. İstanbul’da doğdum ve 17 yaşına kadar Türkiye’de eğitim gördüm. Daha sonrasında kendi başıma yurtdışına yerleşme kararı aldım. Kariyerime başlarken diplomasi alanında ilerlemeyi düşünsem de zamanla ilgi alanımı iletişim ve medya yönünde geliştirdim. Bu süreçte Bar Ilan Üniversitesi’nde siyaset bilimi ve iletişim alanında eğitim almaya başladım ve aynı zamanda Fortune 500 şirketlerinin yer aldığı projelerde çalışarak mesleki deneyim kazandım.
Şu anda bilinen bir firmanın iki farklı markasının yönetim ve operasyon bölümünde görev alıyorum. Aynı zamanda, kendi markamı geliştiriyorum ve yurt dışında bulunan start-up şirketlerine ve organizasyonlara danışmanlık hizmeti sunuyorum. Geçtiğimiz aylarda ‘Yılın En Genç Girişimci İş İnsanı’ olarak ödül aldım.
Eğitim ve profesyonel yaşamımda sürekli olarak kendimi geliştirmeye ve yeni fırsatlar yaratmaya odaklanıyorum. Gelecek planlarım arasında, iş dünyasında daha fazla kadının yer almasını teşvik etmek ve mentorluk yapmak gibi hedefler de var. Bu yolculukta, tecrübelerimi ve bilgilerimi paylaşarak diğer genç girişimcilere ilham vermek istiyorum.
PR Medya Uzmanı, Affiliate Müdürü, PR ve Stratejik Ortaklıklar Yöneticisi, Girişimci, Tasarımcı gibi mesleki unvanlarınız var. Bu mesleği seçmeğe nasıl karar verdiniz?
Aslında küçüklüğümden beri medyaya büyük bir ilgim vardı, ancak kendimi bu alanda göreceğim hiç aklıma gelmezdi. Zamanla hedeflerim netleşti diyebilirim. Yurt dışına yerleştiğimde kendi yeteneklerimi keşfetmek için bolca zamanım oldu ve çevremdeki insanlar da bu konuda bana çok destek oldular.
Eğitimimi gerçekten çok sevdim ve bu yolda ilerlemeye karar verdim. Aldığım unvanlar da bu yolculuğum sırasında çalıştığım yerler ve edindiğim deneyimler sayesinde geldi. Bu mesleği seçmemin arkasında aslında biraz da bir korkunun üstesinden gelme isteği yatıyor. Çoğumuz gibi ben de 9-5 geleneksel bir iş hayatının rutininden biraz çekiniyordum. Ancak, sevdiğim işi yapma fırsatı bulduğumda bu korkuların yersiz olduğunu fark ettim. “Eğer sevdiğiniz işi yapıyorsanız, asla çalışıyor gibi hissetmezsiniz” sözü benim için çok anlamlı.
İşte bu yüzden kendi tutkularımı takip ederek, PR, medya ve marka yönetimi gibi alanlarda kariyer yapmayı tercih ettim. Bu sayede her gün yaptığım işin keyfini çıkarıyor ve “çalışıyor” gibi hissetmiyorum. Gerçekten sevdiğim bir alanda kendimi ifade edebiliyorum.
Operasyonel Koordinasyon ve Liderlik, Müşteri Etkileşimi ve İlişkiler Yönetimi, Sorun Çözme ve Kalite Güvencesi ve bunun gibi pek çok konu başlığında eğitim ve tecrübeniz olduğunu biliyorum. Bu deneyimleri müşteri memnuniyeti ve kazanca dönüştürmek kolay olmasa gerek. Bunu nasıl sağlıyorsunuz birkaç örnekle bizi aydınlatabilir misiniz?
Dürüst olmak gerekirse %100 müşteri memnuniyeti elde etmek zor bir hedef, ancak yüksek müşteri memnuniyeti elde etmenin markalar için mümkün olduğunu düşünüyorum. Başarıya ulaşmak için, her işte yaşanabilecek kriz anlarını yönetebilecek bilinçli bir departmanın oluşturulması kritik bir konu. Çünkü bu anlarda ilişki yönetimi ve etkili sorun çözme becerileri devreye giriyor.
Doğru insanlarla çalışmak, doğru iletişim kurmak ve proje öncesi ve sonrası önlemlerin alınması bence bu konuda işleri bir nebze kolaylaştırıyor.
Kendimden örnek vermek gerekirse, iyi bir dinleyici olmaya çalışıyorum. Karşımdakinin istekleri benim için çok önemli. Ancak sonrasında doğru bir planlama ile ROI (Return of Investment) görebilmek mümkün. Özellikle ilk toplantılarda aklımda soru bırakmamak benim için önemli bir konu.
Son yıllarda hızla kötüye giden dünya ekonomisinde Türkiye’deki girişimcilerin ya da yatırımcıların gelişmesi için ne gibi önerileriniz olabilir?
Dünya ekonomisinin günümüz teknolojisinin etkisi altında olduğuna inanıyorum. Özellikle geçtiğimiz yılda dünya ekonomisine çok hızlı bir giriş yapan yapay zekayı doğru kullanabilen iş yerlerinin çok hızlı bir ilerleme kaydedebileceğini düşünüyorum.
Forbes’un Nisan 2023’te yayımladığı bir araştırmaya göre, iş yerlerinin %64’ü yapay zekanın üretkenliği artıracağını düşünüyor ve bu pazarın 2027’ye kadar 407 milyar dolar büyüyeceğini öngörüyorlar. Bunu doğru kullanabilen girişimci ya da yatırımcıların gelişebileceğini düşünüyorum.
Bütünsel Ruh ve Bedene Ulaşmanın Yolu Tuvana Eroltu Akademi
Bir diğer husus ise sürdürülebilirlik ve yeşil enerji yatırımları; günümüzde bu alan oldukça önem kazanıyor ve pek çok bilinen marka ve yeni çıkan markaların misyonuna şimdiden etki eden bir yatırım platformu. Aynı zamanda yaşadığımız jeopolitik toplumu ve alanı iyi tanımlayabilmemiz gerektiğine inanıyorum. Eğer toplumu ve toplumun takip ettiği trendleri tanıyabiliyorsak, bu büyük bir rekabet avantajı sağlayabilir.
Türkiye’de PR ve reklamcılığı nasıl tanımlıyorsunuz? Dünyanın başka ülkelerine kıyasla nasıl farklar var?
Türkiye pazarına bakıldığında, PR ve reklamcılık sektörünün hem geleneksel hem de dijital ve yenilikçi yaklaşımları birleştiren bir yapıya sahip olduğunu söylemek mümkün. Özellikle son dönemde, genç nüfusun yoğun olduğu bir ülke olan Türkiye’de Influencer pazarını ele alırsak PR ve reklamcılığın inanılmaz bir yükseliş gösterdiğini görebiliriz.
Gözüme ilk çarpan farklılık “Hedef Kitle” yaklaşımları. Genellikle Avrupa ülkelerinde, markaları ele aldığımızda hedef kitle çeşitlilik gösterdiği için, PR ve reklamcılık alanında küresel ölçekte kampanyalar yürütmek çok daha yaygındır. Türkiye’de ise yerel hedefe özgü içerikler daha çok takip edilir. Mesela Lays markası aslında PepsiCo’ya ait bir markadır. Ama hepimizin aklında kalan reklam imajı “Ayşe Teyze” ile şu an sektörde bilinen hem yerel hem de toplumun sevdiği bir marka olabilmiştir.
Bir diğer konu ise sosyal sorumluluk. Türkiye’de gelecekteki reklam ve PR kampanyalarında sosyal sorumluluk projelerinin daha çok ön plana çıkarılabileceğini düşünüyorum. Son olarak, sektörün hızla büyümeye açık olması önemli bir nokta. Özellikle dijital reklamcılık ve PR kampanyalarının reklam harcamaları ve pazar büyüklüğünün önümüzdeki yıllarda diğer ülkelere kıyasla daha fazla gelişeceğini düşünüyorum.
Benim de yıllardır tecrübe ettiğim bir konu da ekipleri uzun vadede başarıya ulaştıran en önemli faktörün ekibin başındaki liderler olduğudur. Sizce ekiplerin başarılı olabilmesi için liderler ne yapmalı? Herkes eğitim aldığı için liderlik vasfına sahip olabilir mi?
Uzun vadeli başarıya ulaşmada, ekiplerin başındaki liderlerin rolünün önemli olduğuna katılıyorum. Ancak, herkesin eğitim aldığı için liderlik vasfına sahip olacağı düşüncesi bana biraz uzak geliyor. Doğrusu, eğitim bize kendimizi tanımamızda yardımcı olabilir; ancak bir takımın başarılı olabilmesi için liderlerin öncelikle dinlemeyi öğrenmeleri gerekmektedir.
Takımı iyi tanıyabilmek, herkesin nerede en iyi performans göstereceğini anlayabilmek önemlidir. Sırf bir işi gerektiği gibi yapıyor diye hiç ilerletilmeyen insanlar gördüm ve bu bana göre doğru bir yaklaşım değil.
Eğer takımımızda gelişime açık insanlar varsa, lider olarak görevimiz hem onların gelişimine katkı sağlamak, gerekirse daha fazla sorumluluk vermek, hem de hep aynı yerde kalmalarını engellemek olmalıdır.
Çünkü ‘safe zone’ (güvenli alan) dediğimiz yer, uzun vadede kimse için bence doğru bir adım değildir. Eğer yaptığımız iş bizi zorlamıyorsa veya meydan okumuyorsa, yeni şeyler öğrenmiyorsak ve yerimizde sayıyorsak gelişemeyiz. Bu yüzden, ekibin başarılı olmasını isteyen bir liderin bunları göz önünde bulundurması gerektiğine inanıyorum. Eğer takım arkadaşlarımızın iyi olmasını istiyorsak, önce biz iyi olmalıyız.
Son olarak sizin sektörünüzde alanında kendini geliştirmek isteyen kişilere ne tür önerilerde bulunursunuz?
Sürekli öğrenmek ve güncel kalmak benim için çok önemli. Medya alanı her daim değişen bir alan, bu nedenle sektördeki yenilikleri sürekli takip etmek bu iş için çok önemli. Bir diğer önerim ise iletişim becerileri üzerinde yoğunlaşmak. Bu alanın temel taşlarından biri, bence doğru iletişim.
Kitlemizi/müşterimizi tanımak çok önemli ve eğer sosyal medya alanında PR ve Medya bölümünde olacaksanız, dijital becerileri artırmak çok önemli. Özellikle dijital platformların günden güne yaygın olduğu bir zamanda, yaptığımız işin hem geleneksel hem dijital platformlarda doğru yansıtılmasını bilmek, kariyerimizi ileriye taşıyabilir.
Her zaman ‘Network is your net worth’, yani ‘İlişkilerin, değerindir’ sözüne çok inanıyorum. Özellikle PR dünyasına girmek istiyorsak, profesyonel ağımızı genişletmek çok önemli. Bir diğer konu ise yaratıcı olmak. Kreatif düşünce çok önemli ve her türlü sektörde yeni fikirler geliştirmenin veya alternatif çözüm yolları bulmanın büyük bir katkı sağlayacağını düşünüyorum.