Uluslararası İlişkiler, psikoloji eğitimi ve oyunculuk… “Beni Bırakma” dizisinin sevilen başrol oyuncusu Esengül Aypek’le keyifli bir röportaj yaptık. Gelin kendisini daha yakından tanıyalım… Esengül Aypek röportaj
She and Girls Dergisi, Moda Dergisi, Alışveriş Dergisi.
Instagram Hesabımız
Esengül Aypek denince genç, güzel, yetenekli, başarılı bir oyuncu çıkıyor karşımıza. Okurlarımız için biraz kendinizden bahseder misiniz?
Çok teşekkür ederim. 16 Temmuz 1993 Ankara doğumluyum. Üç kardeşin en büyüğü yani ablayım ve abla olmayı çok seviyorum. İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite eğitimimi Ankara’da tamamladım. Bilkent Üniversitesi Uluslarası İlişkiler mezunuyum ve psikoloji yan dal yaptım.
Henüz üniversitede okurken dizilerde rol almaya başladım ve yaklaşık altı yıl boyunca neredeyse hiç ara vermeden ekranlarda oldum. Kitap okumayı, uzun yürüyüşler yapmayı ve sporun her dalını çok seviyorum. Tam bir tatlı canavarıyım. Tatlısız bir hayatı düşünemiyorum!
Hayattaki amacım her zaman yararlı bir insan olabilmek ve yaptığım iş aracılığıyla tanımadığım bambaşka insanların kalbine dokunabilmek. Onları bir nebze olsun günlük hayatın sıkıntılarından uzaklaştırıp yüzlerinde tebessüm oluşturabilmek.
Esengül Aypek’in oyunculuk serüveni nasıl başladı?
Aslında oyunculuk serüvenim bir gün oyuncu olmaya karar vererek başlamadı. Çocukluğumdan beri okumayı çok severim, özellikle romanları. Ne zaman güzel bir kitap okusam kendimi oradaki karakterin yerine koyar onunla güler onunla ağlardım. Hatta bazen aynanın karşısına geçip kitaptaki cümleleri tekrar eder yüzümün aldığı şekli izlerdim. (hala ara ara bunu yapıyorum)
Bu hayalperest tarafım zaman içerisinde okuldaki hocalarım tarafından da fark edildi. Henüz ortaokuldayken tanıştım tiyatro sahnesiyle, sonra bütün eğitim hayatım boyunca tiyatro kulüplerinde aktif olarak yer aldım.
Oyunculuk tutkum giderek arttı ve ben de şartlar ne olursa olsun peşini bırakmadım. Birlikte 2 dizi yaptığımız ve yaklaşık 6 yıl boyunca çalıştığımız yapım şirketiyle tanışmam da bu tutkumun onlar tarafından fark edilmesi sayesinde oldu. Sonuç olarak hala aynı şevkle oyunculuk serüvenimi yapmaya devam ediyorum.
Atv’de yayınlanan başrolünde olduğunuz son diziniz “Beni Bırakma” 4 sezon 630 bölüm sürdü? Gerçekten büyük rakamlar değil mi? Bu süreci biraz anlatır mısınız?
Evet gerçekten inanılmaz rakamlar değil mi? Geriye dönüp baktığımda zamanın bu kadar hızlı geçtiğine inanamıyorum. İnanılmaz bir tempo içerisinde neredeyse gecemizi gündüzümüze katarak çalıştığımız baş döndürücü bir deneyimdi “Beni Bırakma”.
630 bölümü çekmek fazlaca bir mesai ve hep söylediğim gibi disiplin gerektiren bir şey. Dakik olmalı, ezberli olmalı, kıvrak zekalı olmalı ve iyi oyunculuk reflekslerine sahip olmalısınız.
Tabii ben de bunların hepsini işin içindeyken öğrenmeye başladım. Bizim setimiz setten ziyade okul diyebileceğimiz bir ortama sahipti. Değerli oyuncu büyüklerimizle saatlerce teknikler üzerine konuştuğumuz çok keyifli bir ortamdı. Bana öğrettiği o kadar fazla şey var ki en büyük şansım diyebilirim.
“Beni Bırakma” dizisi yurtdışına satılan diziler arasında. Hatta şu an Bulgaristan’da çok popüler olduğunu duyduk. Sizin yurtdışı hayranlarınız da çok fazla. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
İnanır mısınız hala bu duruma alışamadım. O kadar müthiş bir his ki daha önce hiç görmediğiniz bir ülkede hiç tanımadığınız , dillerini bilmediğiniz insanlar sizi izliyor size bir sevgi besliyor ve bunu dile getiriyorlar.
Oyunculuğun en sevdiğim kısımlarından biri de bu diye düşünüyorum. Tamamen evrensel. Benim burada oynadığım dizideki karakteri ifade ediş biçimim, kullandığım jestler, mimikler ve hisler bambaşka bir yerde bir insanın kalbine dokunabiliyor. Hepsine çok teşekkür ederim. Duygular gerçekten karşılıklı.
Günlük dizi size neler kattı? Ev kadınlarının çok tanıdığı bir oyuncusunuz?
Öncelikle neredeyse haftada 250 dakika boyunca insanların evlerine konuk olmamı sağladı. Düşünsenize bir yüzü haftada 250 dakika boyunca görüyorsunuz artık onu kendinizden biri gibi hissetmeye başlıyorsunuz.
Bu müthiş bir deneyimdi çünkü seyirciden o samimiyeti gerçekten fazlasıyla alıyordum. Sokakta yürürken biri beni kolumdan tutup evine çaya götürecek kadar sevip güveniyor. Daha güzel bir takdir ediliş biçimi hayal edemiyorum.
Sizin gibi genç, yetenekli ve güzel bir oyuncu özellikle televizyon projeleri için teklif alıyordur diye düşünüyorum. Yakın zamanda yeni bir proje ile sizi tekrar ekranlarda görebilecek miyiz?
En büyük isteğim bir an önce tekrar setlerde olabilmek. Yepyeni bir karakterle seyirci karşısına çıkabilmek. Tabii ki çok güzel teklifler geliyor ama bu işin bir matematiği de var.
Menajerim Engin Esen’le benim için en doğru ve uzun soluklu rolü arıyoruz. Yine o bahsettiğim karakter oyuncu sinerjisini yakaladığım ilk anda beni ekranlarda göreceğinize emin olabilirsiniz.
Türkan Şoray’a çok benzetiliyorsunuz. Bu konuda gazetelerde ve sosyal medyada çok haber çıktı. Siz ne düşünüyorsunuz?
Daha önce de belirttiğim gibi Türkan Şoray’a benzetilmek benim için büyük bir onurdur. Kendimi, idolüm olan sinemamızın sultanıyla kıyaslamak asla haddime değil fakat onun yolundan gidebilirsem ve oyuncu olarak bir nebze ona benzeyebilirsem ne mutlu bana.
Bildiğimiz kadar başkent Ankara’da yaşıyorsunuz? Sizin işlerin merkezi olduğunu düşünürsek İstanbul’a taşınmayı düşünüyor musunuz?
Evet ben doğma büyüme Ankaralıyım. Akademik eğitimimi de burada tamamladım. Benim için Ankara memleket tanımının ta kendisidir. Buranın sakinliğini düzenini alışık olduğum sokaklarını çok seviyorum. Fakat tabii bu işlerin merkezi sizin de söylediğiniz gibi İstanbul.
İstanbul’a taşınmayı düşünüyorum, bu zamana kadar oynadığım diziler Ankara’da olduğu için burada kalmam gerekiyordu fakat bu saatten sonra aslında beni Ankara’da tutan pek bir şey yok. Sonuç olarak ben bir oyuncuyum iş neredeyse oraya taşınmak benim için sorun olmaz.
2020-2021 yılları pandemi nedeniyle herkes için oldukça zor geçen bir 2 yıl oldu. Siz bu pandemi sürecini nasıl geçiriyorsunuz?
Pandemi süreci benim için de oldukça zor geçti aslında. Hayal bile edemeyeceğimiz bir ortamda buldum kendimi. Sevdiklerim için sürekli endişelenmek çok yıpratıcıydı. Ben bu süreçte daha çok içime döndüm yeni şeyler öğrenmek, okumak ve izlemek beni iyileştirdi diyebilirim.
Şükür ki şu an pandemide çok ilerleme kat ettik. Aşılarımı oldum kendimi çok daha güvende hissediyorum ve herkesi aşı olmaya davet ediyorum.
Güzelliğinizden bahsedecek olursak, cildinizin ve saçlarınızın bakımını nasıl sağlıyorsunuz? Rutin saç ve cilt bakımınız var mı?
Öncelikle genlerime teşekkür ediyorum bu konuda (annemin küçük bir kopyası olduğumu söylerler). Fakat tabii ki sadece gen şansıyla olmuyor. Ben uzun süren çekimlerde 4 saatte bir yüzümdeki makyajı tamamen silip yeniliyordum çünkü bir süre sonra cilt havasız kalıp makyajı kusabiliyor.
10 dakika bile olsa cildi dinlendirmek gerçekten işe yarıyor. Setim biter bitmez yaptığım ilk şey makyajımı tamamen çıkarmak oluyordu, cildim ne kadar uzun süre hava alabilirse benim için o kadar değerli diye düşünüyorum hep. Cilt bakımında genelde doğal ürünler kullanma taraftarıyım.
Haftada bir yaptığım doğal peelingler ve her gece yatmadan önce ihmal etmeden sürdüğüm nemlendirici kremler benim kurtarıcım bu konuda. Saçlara gelince, ben set dışında saçlarıma olabildiğince dokunmamaya çalışıyorum. Hiç bir ısı ve işleme maruz bırakmıyorum.
Kuruduğunu hissettiğim zaman babaanne tarifi zeytinyağı maskesi yapıyorum. Tabi bence işin sırrı gerçekten cildimizi ve saçlarımızı olabildiğince doğal bırakabilmek , her şeyin doğalı en doğrusu ve güzeli gibi geliyor bana.
Son olarak Modaya bakış açınız nedir? Günlük hayatınızda moda olanı mı, yakışanı mı tercih ediyorsunuz? Styling konusunda çalıştığınız bir isim var mı?
Modayı takip etmek en büyük zevklerimden biri. Renkler tarzlar ve Stiller beni büyülüyor. Biraz klişe olacak belki ama bence moda insanın kendine yakışanı giymesidir. Benim için giydiğim kıyafetin içinde rahat hissedebilmek çok önemli öncelikle buna bakıyorum.
Eğer bir kıyafetin içinde kendimi rahat hissettiysem onu defalarca giymeyi sorun etmem. Dediğim gibi modayı takip etmeyi çok sevdiğim için aslında stylingimi de kendim yapıyorum. Bence çok eğlenceli bir şey bu konuda hiçbir şikayetim yok.
Laurentius dergisine, Nur Saruhanoğulları’na, Ufuk Özcan’a, Yüksel Yavuz’a teşekkürler.
Röportaj: Banu Çelik
Fotoğraf Sanatçısı: Zeynel Abidin Ağgül
Styling & Designer: Emel Kurtuluş
Koleksiyon: SI DESIGN
Saç Tasarım: Murat Kargı (Mos Nişantaşı)
Makyaj: Şükran Yıldırım (Ahmet Yıldırım Studio)