“En çok gelen sorunların başında ilişkilere ait olanlar yer alıyor. Özünde hepsi anlaşılamamak olan sorunlar. Her ilişki emek ister. Tıpkı toprağa ektiğiniz ve ürün almak istediğiniz tohumlar gibi. Kişisel Gelişim Danışmanı Gökben Gönültaş
She and Girls Dergisi, Moda Dergisi, Alışveriş Dergisi.
Instagram Hesabımız
Nasıl iyi bir ürün almak isterken tohumu ektiğiniz toprağı sulamanız, çeşitli vitaminlerle desteklemeniz, yabani otları ayıklamanız, gerekiyorsa aşkın büyüsünü canlı tutmak üzere aşkın ve karşımızdaki kişinin ihtiyaçlarını doyurmalıyız.”
İnsan psikolojisine dair birçok alanda başarılarıyla adından söz ettiren, Yaşam Koçu ve Kişisel Gelişim Danışmanı Gökben Gönültaş ile psikolojiye dair her şeyi konuştuk. İlişkilerde yaşanan karmaşaların, sorunların en başında geldiğini belirten sevgili Gökben, sevginin emek istediğini özellikle vurguluyor. Gelin kendisinden tüm önerilerini dinleyelim.
Röportaj: Melek Şenol
Bize kendinizden ve hikayenizden bahseder misiniz?
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Ekonomi bölümü mezuniyetimden sonra atıldığım profesyonel iş yaşamının yanı sıra Yeditepe Üniversitesi’nde MBA programına devam ettim. Yaşamıma dair bir şeylerin eksik olduğuna, değişmek ve dönüşmek zorundalığına ait farkındalığa 2010 yılında geçirmiş olduğum bir rahatsızlık neticesinde ulaştım.
Kendime, çevreme ve bütüne katkı olmak üzere ne yapabilirimi araştırmaya başladığım bu yolculukta kendimi koçluk eğitmenlik eğitimleri alırken buldum. Kendimi ve elimdeki alet çantasını daha da donatmak üzere ICF Nefes Koçluğu, Öğrenci Koçluğu, NLP Master, Quantum Eğitmenlik Eğitimleri, Numeroloji, Yoga Eğitmenlik Eğitimi, Yüz Yogası Eğitmenlik Eğitimi, Kahkaha Terapistliği, Mindfullnes Eğitmenlik Eğitimi, İlişki Koçluğu, Psikolojik Danışmanlık, Aile Danışmanlığı, Şema Terapi, EMDR, BDT vb. aldığım eğitimler arasında. Sorularla başlayan yolculuğum yeni eğitimler, yepyeni sorular, okuduğum ve takip ettiğim materyaller, yazmakta olduğum kitabım ve klinik psikoloji öğrenciliğimle hikayem de kendimden kendime yolculuğum da devam ediyor.
Uzmanlaştıktan sonra kendi hayatınızda ruhsal, zihinsel ve bedensel olarak değişiklikler oldu mu?
Evet oldu, şimdi çok daha dingin, huzurda şimdiki anın farkındalığı ile yargısız ve tarafsızca, nezaket ve şefkatle anda kalmanın keyfini çıkartıyorum. Kendimde olumlu sonucunu görmediğim hiçbir sistemi kimse için önermem. Yaşama bütünsel yaklaşmak gerektiğine inanırım.
Ruh, beden, zihin ve nefes bütünlüğünü bir masanın dört ayağı olarak düşünün eğer o ayaklardan biri eksik ya da hasarlıysa masa olması gerektiği gibi durabilir mi? Zihin, beden, ruh ve nefes birbiriyle bağlantılı ve bütündür. Doğru nefes bedenimizin, hücrelerimizin oksijenlenmesini sağlar. Nefesimizle bir bütün olmak ve özümüzü fark ederek anlamak, içsel dünyaya dönebilmek, iç sesimizi duymanın kapılarını da açar. Yürüyüş, yoga, pilates vb. egzersizler beden sağlığımızı sağlarken ruhsal yolculuğumuzu da destekler.
Meditasyon bize hayat içinde daha köklenmiş, berrak, yargısız ve şefkatli olmanın kapısını açar. Nlp, kuantum, mindfulness gibi çalışmalar ise içsel yolculuğunuzda olmak istediğimiz yere doğru bize eşlik ederken sürekli uçuşan zihnimizin bulunduğumuz anda kalmasını sağlar ve potansiyelimizi bulmaya dair seçenekler sunar. Bunları keşfettiğim zaman beni tanımlayanın geçmişim değil olmaya karar verdiğim kişi olduğunu anladım. Eleanor Roosevelt’in çok sevdiğim bir sözü vardır. Gelecek rüyalarının güzelliğine inananlarındır. Ben rüyalarımın güzelliğine inanlardanım artık.
Bu alanda uzmanlaşmaya ve başka insanların hayatına dokunmaya karar vermeniz nasıl oldu?
Yol beni getirdi diyelim. Yaşam kendini keşfe dair bir yolculuktur aslında ve yapmak istediğimiz var oluş yolculuğunda kendimizi tanımaktır. Kendimizi aramak ve keşfetmeye çalışmak ise kalbimizde getirdiğimiz sırdır belki de. Bunu çok sevdiğim bir hikayeden yola çıkarak aktarmak istiyorum.
Hikaye bu ya; Dünyanın yaradılışından bu yana yaşadığına inanılan Zümrüdü Anka Kuşunun (SIMURG) Kaf Dağının en tepesinde kökleri ters olan bilgi ağacının üzerinde hayatını sürdürdüğü rivayet edilirmiş. Hatta kanatları çok ihtişamlı olan bu kuş; kanadını her çırpışında o ağacın dallarındaki tohumlar dünyanın herhangi bir yerine dökülür ve döküldüğü yerde de sonsuzluğu, bolluğu ve bereketi simgelermiş. Aynı zamanda da her şeyi bildiği ve bilge bir kuş olduğuna inanılırmış.
Tüm kuşlar ona inanır, başları sıkıştığında SIMURG’ un onlara yardım edeceğini düşünürmüş. Zümrüdü Anka Kuşu öleceğini hissettiği zaman kendisine ağacın kurumuş dallarından yuva yapar, bilinmeyen bir yapışkanla o yuvayı sıvar, yuvanın içinde ölümü ve yeniden doğuşu beklermiş. Güneş doğup da kuru dalları tutuşturunca yuvada yanarak ölür ve küllerinden yeniden doğarmış…
Bir gün, kuşların başına çok büyük bir talihsizlik gelmiş bu öyle bir talihsizlikmiş ki kendileri çözememiş ve SIMURG’ den yardım istemeleri gerekmiş. Lakin Kaf dağının en tepesinde yaşayan SIMURG’ e ulaşmak o kadar kolay değilmiş. Kaf Dağının zirvesine ulaşmak için 7 zorlu vadiden geçmek gerekirmiş. Gel zaman git zaman kararlı tüm kuşlar birlik olup yola koyulmuşlar.
Geçmeleri gereken vadiler; İstek (İrade) Vadisi, Ayrılık (İnançsızlık) Vadisi, Aşk Vadisi, Cehalet/Ustalık Vadisi, Yalnızlık/Beraberlik Vadisi, Hırs/Dedikodu/Kıskançlık Vadisi, Benlik/Hiçlik Vadisiymiş. Bu vadiler arasında deneyimlerinden almaları gereken dersleri alanlar Kaf Dağı’na varmışlar. Ve bir de bakmışlar yola çıkan tüm kuşlardan geriye sadece 30 tanesi kalmış. Anka’yı aramış, lakin izine dahi rastlayamamışlar. Aslında Anka onlarmış. Onlar geçmeyi başardıkları bu 7 vadide elde ettikleri öğrenme ve deneyimle küllerinden yeniden doğan Anka olmuşlar.
Sağlığınızı Önceliklendirin: Özel Sağlık Sigortasıyla Her Anınız Güvencede!
Bu hikayede ki her vadi aslında bir aynadır. Aynaya bakıp kendini ve yansıttığını gören, alması gereken dersi alıp bu farkındalıkla yoluna devam edenler 30 kuşu oluşturmuş. Farkındalık, gelişim ve dönüşüm yolculuğudur ANKA olmak. Kendi gerçekliğini bulabilmiş insanı anlatır Anka kuşunun hikayesi. İşte bu hikaye öyle etkileşmişti ki beni kendi hikayemizin yazarı olduğumuzu fark etmem uzun sürmedi.
Bireylerin hikayelerine ve bireylere yol arkadaşlığı etmenin, yaptığım işin sonucunu onların gözünde görebilmenin ne kadar kıymetli olduğunu o zaman anladım. Kızıma ve kendime nasıl katkı olabilirim sorusuyla çıktığım yolun neticesinin bu kadar keyifli olacağını ben de öngörmemiştim.
Uzman olduğunuz alanda danışanlarınız size en çok hangi sorunlarla geliyor?
En çok gelen sorunların başında ilişkilere ait olanlar yer alıyor. Özünde hepsi anlaşılamamak olan sorunlar. Her ilişki emek ister. Tıpkı toprağa ektiğiniz ve ürün almak istediğiniz tohumlar gibi. Nasıl iyi bir ürün almak isterken tohumu ektiğiniz toprağı sulamanız, çeşitli vitaminlerle desteklemeniz, yabani otları ayıklamanız, gerekiyorsa aşkın büyüsünü canlı tutmak üzere aşkın ve karşımızdaki kişinin ihtiyaçlarını doyurmalıyız. Her hikaye başlangıçta güzelken bazen işler tersine dönebiliyor.
Hepimizi ilgilendiren bu konuyu biraz daha açabilir misiniz? Ne oluyor da iyi başlayan hikayelerde işler tersine dönebiliyor?
Aşık olma durumunda başlayalım isterseniz. Aşık olmak; kişide sonsuza dek sürecekmiş hissi uyandıran sihirli bir duygudur. Kişinin kendini yenilmez hissettiği, başka ilişkilerde yaşanan sorunlardan uzak olacağına ve sonsuza dek mutlu yaşayacağına dair inancının olduğu bir haldir.
Sihir gün geçtikçe etkisini yitirip, daha önce dikkat edilmeyen pek çok konu göze batmaya başlayınca; hoş geldin günlük yaşam. Bu erkeğin de kadının da farklılıklarının ayırdına vardığı ve birbirlerinin kendileri gibi davranmasını beklediği kaos durumudur.
Her birey yaşamı kendisi gibi algılar, karşısındaki kişinin kendisinin sevdiği şeyleri sevdiğini düşünür ve öyle hareket eder. Halbuki her birimizin beklentileri, hayatı algılayış ve kendini ifade ediş şekli farklıdır. Erkekler kadınların kendileri gibi düşünüp, konuşup tepki vermelerini; kadınlar da erkeklerin kendileri gibi düşünüp konuşup tepki vermelerini bekler.
Sonuç olarak ilişkilerimiz gerçekte gereksiz olan lakin can sıkıcı sürtüşmelerle dolar. Halbuki bu farklılıkları bilip, anlayıp bunlara saygı göstermek, karşı cinsle anlaşmazlıklarımızı önemli ölçüde azaltacaktır.
Gelin bu farklılıklarımızdan birkaçına göz atalım;
* Kadınlar, kendilerine anlatılanlar üzerinden ve kendilerine sorulmadan akıl verip yönlendirmeye kalkarken erkekler de çözüm önerisinde bulunup duyguları es geçerler.
* Erkekler herhangi bir sorunla karşılaştığında kendini geri çekip sorunu düşünürken kadınlarsa problemleri hakkında konuşmayı tercih eder.
* Erkekler kendilerine ihtiyaç duyulduğunda, kadınlarsa sevildiklerini hissettikleri takdirde ilişkide kendini bulur ve daha rahat ifade eder.
* Kadınların ilişkilerinde yakındıkları en mühim konulardan biri anlaşılamamaktır.
* Erkekler söylenen üzerinden hareket ederken, kadın söylenenin ötesini duymaya çalışır ve duymadıkları üzerinden mana yükler.
Bu liste uzayıp gider. Peki bu durumda birbirimizi nasıl anlayacağız? Farklılıklarımızı bilip kabul edip, bakış açımızı 360 derece olarak güncelleyip, karşımızdakini olduğu hali ile kabulde kalıp ilk adımı atabiliriz.
Aramızdaki farkların bilincine varıp, birbirimizin sevgi dilini öğrendiğimizde ise her şey bambaşka olacaktır.
Şu anda bildiğimiz kadarıyla sosyal sorumluluk projeleri de yapıyorsunuz ve bu kapsamda psikolojik sağlamlık seminerleri veriyorsunuz. Psikolojik sağlamlık nedir bize biraz anlatabilir misiniz?
Yaşam inişli çıkışlıdır, hep aynı çizgide devam eden bir yol izlemez. İnsan olmak demek bir anlamda duygularımızı gerçekçi düzleme getirmek demek olup, mükemmellik diye bir durum olmadığı gibi daimi pozitiflik diye bir durum da yoktur. Düşmeye de duygularımızı da ifade etmeye de ihtiyacımız vardır.
Yaşam yolculuğumuzda bize ait olan ya da olmayan pek çok duygu, his ve düşünce eşlik eder bize. Kimisi mutluluk, kimisi üzüntü, neşe, acı olan… Mühim olan kendimizi aradığımız bu yolculukta düşmeden kalkmak değil, düşünce düştüğün yerden kalkabilmektir. Yargılarından, beklentilerinden, etiketlerinden özgürleşerek, mutluluğun bir seçim olduğunun farkındalığıyla tarafsızca ve yargısızca beş duyumuzla şimdiki zamanda kalabilmektir.
Potansiyelini olması gereken yere getirirken mağdur rolünden sıyrılarak kendi sorumluluğunu ele alabilmektir. Deneyimlerinden alman gereken dersleri alarak, başkalarının değil kendi bahçende kalarak, beklentilerinden özgürleşip, kendine şefkati ihmal etmeden hedeflerine odaklanarak yaşamayı öğrenmektir. Sorunlarının varlığını bilip, kabul edip, onlarla yüzleşerek çözebilme sanatıdır.
Siz bir yandan da sürekli kendinizi geliştirmeye ve bu alanda en son gelişmeleri yakından takip etmeye devam ediyorsunuz. Bu konuda son zamanlarda neler yapıyorsunuz, hangi alana odaklanıyorsunuz?
Eğitimin ilimin bilimin sonu olmadığı düşüncesiyle yola çıktığım için ve klinik psikoloji yüksek lisans ve doktora, felsefe eğitimleri ile devam ediyor. Gökkuşağı Peşinde isimli 2024 yazında çıkacak olan kitabım üzerinde çalışmalarım da devam ediyor. Kitabıma odaklanırken, farklı proje, atölye çalışmaları ve eğitimlerle öğrenci, danışan ve takipçilerimle buluşuyorum.
Dünyayı gezmek hayalimdi onu gerçekleştirmeye çalışıyorum. Geziler ve sonrasında yazdığım yazılar var tabii bir de. Olabildiğince dünyada gitmek istediğim yerleri görmeye; bu yerlerin kültürünü, tarihini, ekonomisinin hakkında bilgi alırken, o bölge insanını ve özelliklerini de olabildiğince öğrenmeye çalışıyorum.
Bunu yaparken de öğrendiklerimi yazılarım, çektiğim fotoğraf ve videolarla takipçilerimle ve seyahat severlerle paylaşmak ayrı keyif veriyor bana. Ve de güzel bir haberim var çok yakında yepyeni projeler ve aynı zamanda kişisel gelişim, yoga ve psikoloji kamplarıyla sizlerle birlikte olacağız.
Bazı insanlar potansiyelleri olmasına rağmen değişim için adım atamıyorlar, bir türlü harekete geçemiyorlar. Bunun sebebi nedir?
Kişi; kimi zaman bilmediği alandan korku, endişe, özgüven eksikliği, mükemmeliyetçilik gibi duygu ve düşünceler nedeniyle atması gereken adımı bir türlü atamıyor. Burada ego bir nevi önümüzü kesiyor. Ego bizi bulunduğumuz alanda tutmak ister; bildiği, gördüğü yer güvenlidir ve o güvenli alanda tutmaya çalışır.
Bugüne kadar atmaya korktuğumuz birçok adımın arkasında, kırılmaktan korkan tarafımızın saklı olduğunu da bir kenara not edelim. Kırılmayı göze alarak, her şeye rağmen atacağımız adımların ötesinde bizi bekleyen o alana yönelebilmek: cesaret, inanç ve kararlılık gerektirir. Ve sadece tek bir adımla başlar, o gözümüzde çok büyüttüğümüz değişim.
Mesele o ilk adımı atmaktır. Biz, kendimizin farkına varıp, cesaretle hedefe doğru o ilk adımı attığımızda her şey değişir. Ve unutmayalım ki hayata karşı esnek olanlarla cesur olanlar kazanır.
Sizce potansiyelimizi keşfetmeye dair farkındalığa nasıl ulaşabiliriz?
Her birimiz yaşamımızın bir döneminde kendimizi sorgulamışızdır çözmenin yollarını aramışız ve sormuşuzdur ben kimim? Nereden geldim nereye gidiyorum? Bu dünyaya neden geldim? Yaşam amacım nedir? Cevap doğru soru geldiğinde kendi gerçekliğinizde size görünecektir. Yaşanmışlıklar geçmişte kalır, geleceğin ise nasıl ve ne şekilde yaşanacağı, hatta yaşanıp yaşanmayacağı bile belirsizdir.
Yaşam amacınızı ararken hedefinizi nereye yönelttiğiniz çok önemli işte tam da bu anda farkındalık devreye girer. Farkındalık ise; kısaca ana odaklanılarak anlık yaşantının yargılanmaması olarak tanımlanabilir. Dönüşüm yolculuğu da böyle başlar. Kendi hayatımızın yaratıcısı olduğumuz gerçeğini kabul edince farkındalık da beraberinde gelecektir aslında.
Kendimiz için düşünebilecek, sorular sorup cevapları alabilecek, sevip sevilebilecek, her engelin ve korkunun üstesinden gelebilecek kapasiteyle doğduk hepimiz. Bununla birlikte; evren sadece sahip olduğumuza inandığımız kimliğe cevap verebilmektedir. Yine sevdiğim masallardan biriyle bu konuyu ifade etmeye çalışacağım. Oz Büyücüsü kitabında; Dorothy ve arkadaşları yüce ve güçlü bir büyücü olduğunu sandıkları büyücünün sıradan yaşlı bir adam olduğunu öğrendiklerinde bir sihir, yardım olmadan asla olmak istedikleri kişi olamayacaklarını düşünürler.
Lakin o yaşlı adam Dorothy ve arkadaşlarına, sahip olamadıklarını düşündükleri şeylerin aslında kendilerinde zaten bulunduğu ama bu bilginin farkında olmadıklarını söylemiştir. Hikaye boyunca kendinin korkak olduğunu düşünen aslan gerçekte düşmanların önüne atlayarak onlarla ölümüne dövüşmüş, beyni olmadığı için kendini aptal zanneden korkuluk aslında tüm planları yaparak ekibi sayısız kere türlü zorluklardan çıkarmış, kalbi olmadığını zanneden ve kendine kalp arayan teneke adam ise gerçekte bir böceği ezdiğinde kalbi sızlayıp ağlamış, sonra da paslanmıştı.
Kendimizi yeterince sevdiğimizde ve gerçek sonsuz değerimizi ve kusursuzluğumuzu fark ettiğimizde, hiçbir şekilde eksik ya da tamamlanmamış hissetmeyiz. Hayatımızın kontrolünün bizde olduğu farkındalığı ve bilgisiyle, gücümüzü elimize alarak, hayallerimizi gerçekleştirmek üzere yeni adımlar atma iznini kendimize verirsek, arzu ettiklerimizi başarmanın önünde hiçbir engel kalmayacaktır.
Son olarak okurlarımıza ne söylemek istersiniz?
Kendinizi olduğunuz halinizle kabul edin, sevin, varlığınıza saygı duyun ve onaylayın. Başkalarının onayına, takdirine, ihtiyaç duymadan yaşayın.
Yaşam yolculuğumuzda, karşılaştığımız her kişi, yaşadığımız her olayın bir amacı ve anlamı vardır. Bizleri etkileyense insanlar ve olaylara verilen mana, yorum ve cevaptır. Hayatın ilk niyeti daima var olmaya devam etmek olup, yol bazen yorucu olabiliyor lakin onu da deneyimleyerek, almamız gereken dersleri alarak farkındalıkla yaşamak gerekiyor.
Yaşadığınız her an size sonsuz sayıda olasılık sağlar. Geleceğiniz geçmişinizle ancak bugünü yeteri kadar yaşarsanız ortak payda da buluşur. Daha tatmin edici bir yaşam geçmişi geçmişte bırakarak, yeni biri olmak için yeni bir anda bulunduğunuzu fark ederek yaşamaktır.
Ruhunuzdaki özgürlüğü yakalayın. Ertelediklerinizi fark edin. Ertelediğiniz ne varsa her birini tek tek yazın. Yüzünüzü kendinize dönün içeride ne varsa dışarıda da o var. Kendinize olmak istediğiniz kişi olmak üzere izin verin.
Duygularınızın, düşüncelerinizin, davranışlarınızın, gördüklerinizin, yaptıklarınızın, yaptıklarınızın sonuçlarının sorumluluğunu alın.
Ve her ne olursa olsun hayallerinizin peşinden gidin ve tutkuyla onları besleyin ve bunu yaparken de kalbinizi dinleyin. Ve hep hatırlayın her şey kalpten.